In PLOG

Parkta Neşe


Parkı seviyorum. Neşeli. Bol sesli, kahkahalı az biraz gözyaşlı. Ama cıvıl cıvıl, ama  renkli ve bol değişik simalı. Parkta Neşe Parkı seviyorum. Neşeli. Bol sesli, kahkahalı az biraz gözyaşlı. Ama cıvıl cıvıl, ama renkli ve bol değişik simalı. Vaktim oldukça getiririm kızımı bu eğlenceli alana. Kendime bir bölge, güneşliyse gölge seçerim. Otururum. Gözlerimi kızıma değdiririm, baslarım hem duymaya, hem de yan gözle başka hayatları görmeye. Özellikle her kesimden insanın olduğu parkları seçerim, tek örnek giyinmiş çocuklarla, tek örnek giyinmiş ebeveynler bana farklı hayaller sunmaz. Parklar çeşitlilik sunmalı ki, en azından her farklı kişinin buluşabileceği ortak bir alanı olmalıdır diye düşünüyorum. Burası bir nevi büyüttüğümüz çocuklarımızın nasıl olacaklarına dair güzel bir deney alanı da oluşturmaktadır. Pedagog olsam burada oturur, notlarımı alır, sonrası herkese fikrimi söylerdim. Bedava. Burası değerlerimizi, beklentilerimizi, fikir ve düşüncelerimizi çokça oluşturan bol malzeme veriyor her disipline bence. Babalar sıkılgan. Sanki hepsine binse de gitsek modunda habire sallıyor salıncağı. Çocuk salıncak zinciriyle borunun etrafında dönecek sanıyorsun, gözünü kaçırıyorsun ürkekçe. Bu hafta bir baba gördüm, güldüğümü görecek diye de ödüm koptu. Parka geldi, çocuğa dedi ki hadi sen git oyna, kendisi gitti banka, başının altına çocuğun çantasını koydu ve yattı. Yarı kapanan gözleriyle çocuğunu izledi, eşine söz verdiği gibi onu eğlendirdi. Köpekler oluyor parklarda. Belediyelerin kulaklarına taktıkları etiketle dolaşıyor, belki de sadece çocuklardan aldıkları şefkat ile onlara yanaşıyorlar. Dokunun diyorlar bakışlarıyla, dokunun. Bayılıyorum çocuklarla konuşmaya. Onların hikayelerini, belki gizli yanlarını dinlemeye. Hele evde konuşulmuş bir şeyi, hiçbir şey olmamış gibi anlatmasını duymaya. Merak etme aramızda kalır diye kulağına fısıldamaya. Dün Yaz ile tanıştım. Kızımın park arkadaşı. Kumral, küt saçlı. Dolgun yanaklı ve kiloda ağır. Kendi de farkında bunun sanırım ama kabul etmiyor. Merhaba Yaz dedim ve hemen bana “ben kilolu değilim” dedi. Annem kilolu, babam da kilolu, hem de yaşlandı, saçları beyazladı biraz. Ablam da bilmiş biraz. Çok tatlıydı, uzun uzun sohbet ettik. Annesiyle tanıştım sonrasında, kim bilir neler anlatmıştır der gibi baktı bana, ben Yaz ne tatlı bir kız deyince. Gülüştük. Başımı sağa çevirdim, bir çocuk yoğunluğu gördüm. Hepsi koşturuyor, elleri havada zıplıyor, oradan oraya dağılıyorlardı. Baktım, havadaki balonları patlatmaya, patlayan balonlar ellerini ıslatınca onları silmeye, balonların peşinden coşarak neşelenmeye devam ediyorlardı. Seviyorum parkın bu mesaili halini. Herkes sanki vakti gelince alıyordu yerini. Parkta neşe vardı, parkta çeşit. Tam kalkalım diyorsun simitçi geliyor. Taze. Sıcacık. Mahalle fırınından yeni çıkmış belli. Kokusunu diyorsun uzaktan. Bir çocuk gidiyor elinde bozuk para ile. Arkasından diğeri. Biri birinde görüyor. Karnı aç olmasa bile herkes yemek istiyor. Simitçi memnun. Anneler memnun. Çocuklar da mutlu. Simit dışarıda yeniliyorsa çok mutlu oluyorum aslında. O yüzden ne zaman parka gitsem simit tadını almak ve kızıma da aldırmak istiyorum. Susamları dökülüyor mu diye hiç düşünmeden rahatça yiyebileceğimiz zamanları kazanıyoruz böylece. Evde izin vermiyor değilim, sadece benim de mesaim azalmış oluyor haliyle. Çocukların parklarda paylaşımlarının daha da arttığını düşünüyorum. Bakıyorum sırasını bekliyor çocuklar. Kayma diyorsun, daha aşağıda olanlar var. Bekliyor yukarıda. Salıncaklarda olanlar ise kenarda duranları görüp, inelim artık diyebiliyorlar. Beraber oynayalım mı diyenler de var, benimle koşar mısın diyenler de. kli ve bol değişik simalı. Vaktim oldukça getiririm kızımı bu eğlenceli alana. Kendime bir bölge, güneşliyse gölge seçerim. Otururum. Gözlerimi kızıma değdiririm, baslarım hem duymaya, hem de yan gözle başka hayatları görmeye. Özellikle her kesimden insanın olduğu parkları seçerim, tek örnek giyinmiş çocuklarla, tek örnek giyinmiş ebeveynler bana farklı hayaller sunmaz. Parklar çeşitlilik sunmalı ki, en azından her farklı kişinin buluşabileceği ortak bir alanı olmalıdır diye düşünüyorum. Burası bir nevi büyüttüğümüz çocuklarımızın nasıl olacaklarına dair güzel bir deney alanı da oluşturmaktadır. Pedagog olsam burada oturur, notlarımı alır, sonrası herkese fikrimi söylerdim. Bedava. Burası değerlerimizi, beklentilerimizi, fikir ve düşüncelerimizi çokça oluşturan bol malzeme veriyor her disipline bence. Babalar sıkılgan. Sanki hepsine binse de gitsek modunda habire sallıyor salıncağı. Çocuk salıncak zinciriyle borunun etrafında dönecek sanıyorsun, gözünü kaçırıyorsun ürkekçe. Bu hafta bir baba gördüm, güldüğümü görecek diye de ödüm koptu. Parka geldi, çocuğa dedi ki hadi sen git oyna, kendisi gitti banka, başının altına çocuğun çantasını koydu ve yattı. Yarı kapanan gözleriyle çocuğunu izledi, eşine söz verdiği gibi onu eğlendirdi. Köpekler oluyor parklarda. Belediyelerin kulaklarına taktıkları etiketle dolaşıyor, belki de sadece çocuklardan aldıkları şefkat ile onlara yanaşıyorlar. Dokunun diyorlar bakışlarıyla, dokunun. Bayılıyorum çocuklarla konuşmaya. Onların hikayelerini, belki gizli yanlarını dinlemeye. Hele evde konuşulmuş bir şeyi, hiçbir şey olmamış gibi anlatmasını duymaya. Merak etme aramızda kalır diye kulağına fısıldamaya. Dün Yaz ile tanıştım. Kızımın park arkadaşı. Kumral, küt saçlı. Dolgun yanaklı ve kiloda ağır. Kendi de farkında bunun sanırım ama kabul etmiyor. Merhaba Yaz dedim ve hemen bana “ben kilolu değilim” dedi. Annem kilolu, babam da kilolu, hem de yaşlandı, saçları beyazladı biraz. Ablam da bilmiş biraz. Çok tatlıydı, uzun uzun sohbet ettik. Annesiyle tanıştım sonrasında, kim bilir neler anlatmıştır der gibi baktı bana, ben Yaz ne tatlı bir kız deyince. Gülüştük. Başımı sağa çevirdim, bir çocuk yoğunluğu gördüm. Hepsi koşturuyor, elleri havada zıplıyor, oradan oraya dağılıyorlardı. Baktım, havadaki balonları patlatmaya, patlayan balonlar ellerini ıslatınca onları silmeye, balonlarınParkta Neşe Parkı seviyorum. Neşeli. Bol sesli, kahkahalı az biraz gözyaşlı. Ama cıvıl cıvıl, ama renkli ve bol değişik simalı. Vaktim oldukça getiririm kızımı bu eğlenceli alana. Kendime bir bölge, güneşliyse gölge seçerim. Otururum. Gözlerimi kızıma değdiririm, baslarım hem duymaya, hem de yan gözle başka hayatları görmeye. Özellikle her kesimden insanın olduğu parkları seçerim, tek örnek giyinmiş çocuklarla, tek örnek giyinmiş ebeveynler bana farklı hayaller sunmaz. Parklar çeşitlilik sunmalı ki, en azından her farklı kişinin buluşabileceği ortak bir alanı olmalıdır diye düşünüyorum. Burası bir nevi büyüttüğümüz çocuklarımızın nasıl olacaklarına dair güzel bir deney alanı da oluşturmaktadır. Pedagog olsam burada oturur, notlarımı alır, sonrası herkese fikrimi söylerdim. Bedava. Burası değerlerimizi, beklentilerimizi, fikir ve düşüncelerimizi çokça oluşturan bol malzeme veriyor her disipline bence. Babalar sıkılgan. Sanki hepsine binse de gitsek modunda habire sallıyor salıncağı. Çocuk salıncak zinciriyle borunun etrafında dönecek sanıyorsun, gözünü kaçırıyorsun ürkekçe. Bu hafta bir baba gördüm, güldüğümü görecek diye de ödüm koptu. Parka geldi, çocuğa dedi ki hadi sen git oyna, kendisi gitti banka, başının altına çocuğun çantasını koydu ve yattı. Yarı kapanan gözleriyle çocuğunu izledi, eşine söz verdiği gibi onu eğlendirdi. Köpekler oluyor parklarda. Belediyelerin kulaklarına taktıkları etiketle dolaşıyor, belki de sadece çocuklardan aldıkları şefkat ile onlara yanaşıyorlar. Dokunun diyorlar bakışlarıyla, dokunun. Bayılıyorum çocuklarla konuşmaya. Onların hikayelerini, belki gizli yanlarını dinlemeye. Hele evde konuşulmuş bir şeyi, hiçbir şey olmamış gibi anlatmasını duymaya. Merak etme aramızda kalır diye kulağına fısıldamaya. Dün Yaz ile tanıştım. Kızımın park arkadaşı. Kumral, küt saçlı. Dolgun yanaklı ve kiloda ağır. Kendi de farkında bunun sanırım ama kabul etmiyor. Merhaba Yaz dedim ve hemen bana “ben kilolu değilim” dedi. Annem kilolu, babam da kilolu, hem de yaşlandı, saçları beyazladı biraz. Ablam da bilmiş biraz. Çok tatlıydı, uzun uzun sohbet ettik. Annesiyle tanıştım sonrasında, kim bilir neler anlatmıştır der gibi baktı bana, ben Yaz ne tatlı bir kız deyince. Gülüştük. Başımı sağa çevirdim, bir çocuk yoğunluğu gördüm. Hepsi koşturuyor, elleri havada zıplıyor, oradan oraya dağılıyorlardı. Baktım, havadaki balonları patlatmaya, patlayan balonlar ellerini ıslatınca onları silmeye, balonların peşinden coşarak neşelenmeye devam ediyorlardı. Seviyorum parkın bu mesaili halini. Herkes sanki vakti gelince alıyordu yerini. Parkta neşe vardı, parkta çeşit. Tam kalkalım diyorsun simitçi geliyor. Taze. Sıcacık. Mahalle fırınından yeni çıkmış belli. Kokusunu diyorsun uzaktan. Bir çocuk gidiyor elinde bozuk para ile. Arkasından diğeri. Biri birinde görüyor. Karnı aç olmasa bile herkes yemek istiyor. Simitçi memnun. Anneler memnun. Çocuklar da mutlu. Simit dışarıda yeniliyorsa çok mutlu oluyorum aslında. O yüzden ne zaman parka gitsem simit tadını almak ve kızıma da aldırmak istiyorum. Susamları dökülüyor mu diye hiç düşünmeden rahatça yiyebileceğimiz zamanları kazanıyoruz böylece. Evde izin vermiyor değilim, sadece benim de mesaim azalmış oluyor haliyle. Çocukların parklarda paylaşımlarının daha da arttığını düşünüyorum. Bakıyorum sırasını bekliyor çocuklar. Kayma diyorsun, daha aşağıda olanlar var. Bekliyor yukarıda. Salıncaklarda olanlar ise kenarda duranları görüp, inelim artık diyebiliyorlar. Beraber oynayalım mı diyenler de var, benimle koşar mısın diyenler de. peşinden coşarak neşelenmeye devam ediyorlardı. Seviyorum parkın bu mesaili halini. Herkes sanki vakti gelince alıyordu yerini. Parkta neşe vardı, parkta çeşit. Tam kalkalım diyorsun simitçi geliyor. Taze. Sıcacık. Mahalle fırınından yeni çıkmış belli. Kokusunu diyorsun uzaktan. Bir çocuk gidiyor elinde bozuk para ile. Arkasından diğeri. Biri birinde görüyor. Karnı aç olmasa bile herkes yemek istiyor. Simitçi memnun. Anneler memnun. Çocuklar da mutlu. Simit dışarıda yeniliyorsa çok mutlu oluyorum aslında. O yüzden ne zaman parka gitsem simit tadını almak ve kızıma da aldırmak istiyorum. Susamları dökülüyor mu diye hiç düşünmeden rahatça yiyebileceğimiz zamanları kazanıyoruz böylece. Evde izin vermiyor değilim, sadece benim de mesaim azalmış oluyor haliyle. Çocukların parklarda paylaşımlarının daha da arttığını düşünüyorum. Bakıyorum sırasını bekliyor çocuklar. Kayma diyorsun, daha aşağıda olanlar var. Bekliyor yukarıda. Salıncaklarda olanlar ise kenarda duranları görüp, inelim artık diyebiliyorlar. Beraber oynayalım mı diyenler de var, benimle koşar mısın diyenler de.



Burada çok daha net görüyorum davranışın aileden geçtiğini. Anne çok önemli. Çocuk ne görüyorsa onu yapıyor. Ne kadar mutlu veya mutsuz ise onu yaşatıyor hayatında. Bu bağlamda şunu çok net söyleyebiliyorum ki bencilliği de böyle alıyor. Çocuğunu 15 dakikadır salıncakta sallayan anne demiyor ki, kızım başka arkadaşlar da var, onlar da biraz binsin, hadi biz inelim. Oysa orada bekleyen, insin de biz binelim artık diye gözlerinin içine bakan çocuklar var. Çocuk görmüyor tabi ki. Ama asıl anne görmüyor. Daha doğrusu anne görmek istemiyor. Görmek istemeyen, sadece imkan ve olanakların kendi çevresinde dönmesini isteyen bir anne olursa, çocuk da bilemiyor, öğrenemiyor elbette. Ben bu konuda başka bir annenin uyarısını alan bir annenin, cevabından sonra, çocuklara kızmamayı daha çok öğrendim.

Parklar güzeldir. Minik kalpleri barındırır. Minik kalplere minik mutluluklar verir. Yeter ki olsunlar.

Related Articles

0 yorum:

Yorum Gönder