In PLOG

Kafasına Bez Dolasın Kadın


“Kadın gibi anne olmak istemiyorum” dedi bir tanıdığım bana. “O ne demek yahu” diye sorarken, aslında ne demek istediğini çok da iyi anlıyordum. “Ya kadın anne işte, kadın gibi, büyümüş gibi, çocuğu olan kadın olup da, bazı şeylerin yapılmasının yakıştırılmaması gibi” diye ekledi. Olma dedim. “Yahu ben olmak istemesem de, ilk başta kendi annem karşı çıkıyor” diye yakındı. “Ben de onu üzmemek ya da söylediği şeyleri duymamak için, kendi dışımda hareket ediyorum ve bu beni inanılmaz mutsuz ediyor” dedi.

Giydiği elbiseye, taktığı aksesuara, sürdüğü ruja, hatta içkisine bile kendini yakıştıramayan birçok kişi tanıdım. Altında olduğu rengin onu daha da renksizleştirdiği kadınlar oldu hayatımda. Hiçbiri gökkuşağı renklerinden öremedi zevklerini, geçiremedi koluna pembenin en cart iplerini.

Kendimden pay biçtim hep düşünürken ve bu konuda başkalarına ahkam keserken. Sanırım jenerasyon farkının büyük önemi vardı bu tür karşılaştırmalar ve karşılamalarda. İşte o yüzden bizim nesilde, çuvalı giyemeyen herkes mutsuz oldu, başkaları mutlu. Şu başkaları bize oturmaya gelse, ben onlara kahve yaparım ikna ederim dedim ama o başkaları hep kapalı kapılar arkasında konuştu, biz o farazi kişilerle bir türlü tanışamadık. İşte anne olmuş kadınlar da, annelerini o başkaları için ya karşılarına aldılar ya içlerine. O içindeki, at onu kızım giyme, deme, yeme, içme, oturma, kalkma, sürme diye sufle yapan sese uydu, ama mutsuz oldu.

Karpuz kollu, pastel renkte, dizde çiçekli bir elbise giyip, saçlarımın her telinin muntazam şekilde taralı, ayağımda da hafif topuklu bir ayakkabı olduğu bir halde annemin karşısına çıksaydım, bana inanmak için dokunur, gerçek misin derdi. Kesinlikle ilk başta çok güzel ama çok güzel olmuşsun, hayatımda görmek istediğim görüntü buydu demeden önce, ne oldu sana, gerçek misin derdi. İşte ben hiçbir zaman annemin istediği gibi saçlarımı toplayıp, yanlarından toka ile tutturup, mutfakta da harikalar yaratır bir marifetli edasıyla salınamadım. Salladım giydiğimi hep. Salladım taktığımı hep, hele kuaförden çıkmış havası olmasın diye de hemen arkada tutturuverdim elime geçen ilk şeyle. Topuklu giymedim mi giydim, yerlere sürünen elbiselerim olmadı mı, oldu. Ama benim istediğim stilde, benim istediğim renkte, şekilde. Mesela şu sözleri hiç anlamadım, hiç yaşına yakışıyor mu ya da anne oldun artık bırak şu işleri.

Bu olayı hep şu duruma benzetirim. Herkes çeyiz hazırlardı, beyaz eşyasını vs alırdı, o eşyalar evlenene kadar hiç kullanılmazdı ya. Ya da bekar evi ne olacak deyip çok da önemsenmezdi ya birçok şey. Evlenince alırız denirdi mesela. İşte bu durumu, tam da buna benzetiyorum. Niye iyi bir şey için bir durumdan, başka bir duruma geçilmesi bekleniyor. Yani, diyelim bir insan kendisine yakışmayan bir şey giyiyorsa, ona o şey anne olduktan önce de yakışmıyordur, niye anne olduğu için yakışmıyor olsun. Artık bunu giyme yaşlarını geçtin, bunu yapma yaşlarını da geçtin, bunu da içme, sütünü iç çocuğunla yat uyu. Önceden yapılan bütün kötü şeyler zamanlı ve zaten kötü değil, anne olduktan sonra yapılırsa affedilir değil.

Düşünüyorum. Diyelim kadına x model bir kıyafet çok yakışıyor. Anne olduktan sonra da fiziksel bir değişimi yok ve yine aynı kıyafeti giyebiliyor. Diyorlar ki, anne olmuş şu kılığa bak. Ben de diyorum ki, bu kıyafet kadına anne olduğu için mi yakışmıyor, yoksa fiziksel olarak mı yakışmıyor. Kız arkadaşlarıyla dışarıda bir yemeğe çıkıyor kadın, anne olmuş ne işi var deniyor. Hele bir de alkol alıyorsa, aman bari fotoğraf çektirme, kimse görmesin oluyor. Anne olmadan da dağıtmıyordu bu kadın, gene bir iki duble ile gece yolunu bulabilecek. Yok, yakışmıyor.

Kim ne ise öyle devam etsin hayatına. Hayatının öncesine, sonrasına, hayatındaki her bir evresine. Şunu tartışabilirim. Bikini ile sahilde dolaşmak nasıl normal ise, şehrin içinde dolaşıyor olmanın yakışmak ile bir ilgisi yoktur. Hele annelikle hiç ilgisi yoktur. Bu zaten normal olmayan bir durumdur.

Kadın anne olduktan sonra, zaten yaşadığı fizyolojik ve psikolojik bir çok değişimle mücadele ederken, onun hayatını, daha da fazla sorgulatmanın gayesi ne olabilir ki. Herkes nasıl istiyorsa öyle mutlu olsa ne olur ki. Mutluluğun anne olmak veya olmamakla nasıl bir dönemeç oluşturduğunu anlamıyor olacağım. Bir davranış bana, ben olduğum için zaten yakışmıyordur. Ya da şöyle anlatayım, ben zaten üstüme yakışmadığını düşündüğüm davranışı, ister bekar olayım, ister çocuksuz ama evli, niye yapayım?  Evet çocuklu hayatta önceliklerin değişiyor, evet çocuklu hayatta kendine ayırdığın zamanlar da azalıyor. Zaten çocuğunu ruhen üzdüğün ve ona ruhen zarar verdiğin durumlardan bahsetmiyoruz. İnsan birazcık da içinde kendini bağımsız hissettiği karar ile yeni hayatına neden adapte olmasın. Değişim, neden onun kendisini kendisinden çalsın.

Ben anne oldun hala kafana şunu takıyorsun diyen kadına öyle bir geçersiz ruh haliyle bakmışım ki, kadın detay açıklama ile takviye etti, kızının kafasına taktığı kocaman gül şeklindeki tokayı. Anlamadığımı düşünüp, açıklamasına devam edince. “Teyze dedim, ben senin ne demek istediğini anladım.” “Hah anladın mı kızım, o zaman bu anlamaza anlat” diye kızını işaret etti. “Teyzeciğim” dedim, “senin ne demek istediğini kızın da anladı.” “Yok o anlamadı bak karşı çıkıyor” dedi. “Teyzeciğim” dedim, “ben de karşı çıkıyorum.”  “Ee hani beni anlamıştın” dedi. Dedim “seni anladım ama seni anlamam hak verdiğim anlamına gelmiyor.” “Ne demek istediğini anlıyorum ama o demek istediğin şeyin bende karşılığı yok.” Valörsüz yani. Fena mı yani kızına da taksa aynısını. Çıksalar dışarı. Gezseler sokakta. Anne kız oldukları belli olsa. Bu küçük şey onları mutlu etse. Poz verseler öyle.

Yetmiş yaşın üzerinde olan bir yakınım, nerde rengarenk kıyafet varsa, arar bulur, giyer. Yeşilli turkuaz mavili şapka takar, pembeli kazak örer. Bembeyaz saçlarını da her renge uyuyor diye boyatmaz, siyah giyecek kadar ihtiyar değilim diye de kendine anlam katar. Çocuğu yok. Hiç olmadı. Bu yüzden mi her şey normal. Değil tabi. Annelik, bir nevi yaşın geçmişliğini de gösterdiği için söyleniyor tüm bunlar. Ama umursamayan renkli yaşamaya devam ediyor işte.



Kadının hayatına çocuk girince, sanıyor ki herkes, çocuklu bir ruh hali, yırtık kota izin vermiyor. Kafada güle izin yok, elde kadehe. Gece yemeğe, gündüz jimnastiğe. O zaman kafasına bez dolasın kadın, ben anneyim, neyime konsept, neyime ben, sizi seviyorum başkaları desin.

Related Articles

0 yorum:

Yorum Gönder