In PLOG

Anne Oldum Hayata Uyandım

Bir gün 24 saatmiş ve her saat aynı enerji ile yaşanırmış. Öğrendim. Hayatta kaygı diye bir şey varmış, bunu hissettim.

2 ay önce anne oldum. Kokumla rahatlayan, göğsümde huzur bulan, küçük elleri, incecik parmakları olan bir kızım oldu. Ve ben hayata uyandım.

Sezeryan olmuştum, dikişlerim inanılmaz acıyordu. Bir tarafta dikişlerim, bir tarafta süt kokulu dudakların şapırtıları ile beraber açtık mutfağın ışığını geceleri. İnsanın canı hem çok yanar, hem de hiç yanmaz mı. Hık sesine uyku böldük, bölünen uykuyu hiç talep etmedik ilerleyen dakikalarda. Umurumda değildi, kasık ağrılarım, dikişlerimin atması. Fişek gibi kalkabiliyordum yatağımdan her sesinde.

Aynasız yaşamaktı anne olmak. Göbeğine bakmadan. Saçını taramadan başlamaktı gün getirilerine. Kulağım üç saate bire kurulmuştu, ben çalıyordum için için, kimse duymuyordu.

Sebepsiz, nedensiz, mekansız, kimsesiz ağlamaktı anne olmak. Annemi fark etmekti anne olmak, çok gecikmekti bunun için.

Hiç sevmemekti çok sevdiklerini, vazgeçebilmekti hepsinden. Sabah keyfi çayından. Sona bıraktığın kayısı yumurtandan.

Bebeğim. Dolu dolu söylenecek kadar bebek. Bana ihtiyacı olan, benim karnını doyurabileceğim, benim altını temizleyebileceğim, benim uyutabilip, benim koklayabileceğim. Benim yani, benden başkasının değil.

Anne oldum, güçlendim, daha bir diklendim, bütün bebekleri koruyabilirim, onlar için çok şey yapabilirim. Nerden başlasam? Anne oldum, gücüm kırıldı, zayıf düştüm, yenildim. Bebeğim bensiz olamaz, ona benden daha iyi kim bakabilir. Onu kimseye emanet edemem, ona kimse dokunamaz, kimse göğsüne alamaz dedim. Ağladım. Ben ne oldum, bilemedim.

Önceleri ev uyku yuvasıydı, şimdi kızıma kavuşma köşkü. Bütün marketler sipariş alıyor, bütün eczaneler kalfalarını yolluyormuş, dışarı çıkmaya gerek yokmuş. Alışverişten eve kısa bir mesafe varmış. Yoksa da yokmuş, alışveriş olmasa da olurmuş.

Çok nefes nefese kaldım ben ama sabaha kadar hiç nefes dinlememiştim. Anladım ki, anneler bebeklerini değil, bebekler annelerini doğuruyormuş. Ben her aguda adım atmayı öğrendim. Yürümek için zamanım çokmuş.

Sebepsiz, nedensiz, mekansız, kimsesiz ağlamaktı anne olmak, annelik ortada yaşamaktı tüm gizliliklerini.  Dingileştirmişti beni annelik.  Asileştirmişti beni annelik. Bütün karın ağrıları, sancıları hıçkırıkları benim olmalıydı, buna haykırıyordum.

Ayaklarını avuçlarımda saklıyordum, ellerini koynumda. Üflüyordum üflüyordum, daha sıcak olsunlar diye. Kulağına yaklaşıyordum, ninni okuyordum okuyordum, daha çabuk uyusun diye.

Aramamalıydı beni kimse, açmamalıydım hiçbir telefonu. Çalmamalardı vaktimi, öptüğüm koca yanaklı prensesten. Prenses uyanmalı ama onu öpen kurbağa ben olmalıydım. Kızıma tüm masalları ben yazmalı, bütün masallarda onunla ben oynamalıydım.

Her sene aldığım onlarca kıyafete şöyle bir göz gezdirdim de, benim hiç kusmuklu gömleğim olmamıştı. Ve şimdi vitrine bakar gibi odasında onu izliyorum. Gün doğuyor, öğlen oluyor, geceyi görüyoruz, ben vitrinden uzaklaşamıyorum.

Banyo yaparken, sütümden içerken, bana bağlı bir çift göz. Biri beni gözetliyor. Biri kalbime 24 saat ışık tutuyor, kamerayı kapatmıyor. Biri beni gözetliyor, kalbime, ruhuma yazdığı senaryoyu oynatıyor.

Tüm rolleri kabul etmekti anne olmak. Sabahı karşılamak, günü planlamadan yol almak, ense kokusunu sürüp süslenmek, saatsiz, vakitsiz yaşamaktı anne olmak.

2 ay önce anne oldum. Ve ben hayata uyandım. Şubat 2011

Related Articles

0 yorum:

Yorum Gönder