In PLOG

Bugün O Gün


Ne zaman özel bir gün olsa, bir tarafım güzel şeyler hissettirir, diğer tarafım buruk olur. Çünkü bilirim ki, her özel günün alıcısı olduğu gibi, günün itenleri de vardır. Ve bunun en çok hissedildiği günlerden biri de anneler günüdür. Alıcılarla beraber iticilerin mecburi istikamette olduğu ve birbirlerini anlayarak bu günü geçirdikleri bir tarih olmalıdır diye düşünüyorum.

Anneler gününde yazmadım o yüzden. Etrafa bakmak istedim. Yüzlere. Sözlere. Gözlere. Hem coşkuda boğuldum, hem hüzünde buruldum. Her iki duygunun da söylediği şey aynı idi, bugün o gün.
Evet, anneler günü var. Dünyada bir sürü atanmış gün gibi, anneler günü de var. Tek bir güne indirilmez, anneler sadece bir günde hatırlanmaz fikirlerine de katılmıyorum. İnsanların bazen bir şeylere illa itiraz edecekleri bir konu bulmaları gibi geliyor bu konuşmalar. Anneler tabi ki tek bir günün annesi, o günün kahramanı değil ancak o günü ortaklaştırmak, o günde birlikte bir kutlama sebebi oluşturmak da çok güzel. Tabi insanların gözüne eksikliklerini hatırlatırcasına, kendilerini kötü hissettirircesine değil veya en pahalı hediyeyi alma, bir sürü alışveriş yapıp, sanki daha özel olacağını düşünme şekliyle de değil.

Anne olduktan sonra şunu çok iyi anladım ki, bir anne, kendisine uzatılan bir çiçek veya üzerine bir şeyler yazılmış bir kağıt ile çok mutlu olabiliyor, gözleri dolabiliyor. Kızım bana kumdan boyama resmini getirince, o kadar mutlu oldum ki, kum oldum, deniz oldum, resmin üstündeki Barbie oldum.
Hepimiz tüketimin o kara kollarına düştük gün geldi. Alabileceğimiz en pahalı hediye, en cafcaflı paket ile çıkmak istedik annemizin karşısına. Belki gençtik. Bilemedik. Öyle sandık. Oysa her anne paketi verirken bize dokunmayı tercih etti. Bizi öpmek onlara yetti. Ve gördüm ki, hediye ne kadar büyük ise, her annenin dudaklarından aynı söz düştü paketin üstüne, “ne gerek vardı”…

Anneler gününün tersine işlediği bir durum da, annesi olmayan çocukların tarafı değil, çocuğunu kaybetmiş annelerin tarafı. İşte bu tarif edilemez eksiklik duygusu, yaşanılan bu günü daha zor kılmaktadır. Anne, anne diye elinde çiçeklerle yürüyenleri görünce, apartmanda, bahçede, annesini ziyarete gelmiş çocuk sesleri ile uyanınca, günün mecburi ağırlığı yüreklerine çökmektedir. Bu durum var olan düzeni değiştirmeyi gerekmekte midir? Bence değil. Bu hep böyledir. Düğün de, cenaze de birlikte çıkar yoldan. Ama, büyük bir amayı da beraberinde taşıyarak. Anlayış ve saygı.

Biz, içimizdeki coşkular ve hüzünlerle, karşımızdakilere yaşadıkları her ne ise, yaşama haklarını vermek zorundayız. Birimiz mutlu ise, diğerinin mutlu olmasını beklemek, birimiz acı çekiyor ise, aynı şeyleri yaşamasını beklememeliyiz. Herkes önüne düşen payı istediği gibi kullanabilmelidir. Yeter ki, yanında oturanı, arkasında duranı, üst komşusunu rahatsız etmesin kişi. Balkona çıkıp elindeki balonları uçururken annesine, komşusunun da gönlündeki balonlarının bir bir sönebileceğini görsün, girsin eve, vazosuna çiçeğini yerleştirsin, bununla kalsın.

Anneler gününü ne zaman kutlasam. Annesi olmayanları, çocuğunu kaybetmişleri, anne olamayanları, anne olmasa da annelik yapan herkesi düşünmüşümdür. Ve bu duyguların hepsini yaşamış insanlar tanıdığım için, bu duyguların içinde çokça kaybolmuşumdur. Bu bana herkesin günü sahiplenme veya sahiplenmeme konusundaki duygularını hatırlatmıştır. Aslında kişi olarak, kimlerin neler hissedebileceğini hissetsek, kendimizi bu duygular ile biraz donatsak, sevecen bir topluluk haline gelmemiz kaçınılmaz olur.

Annesini kaybetmiş birisine, anneye alınmış hediyeyi göstermek ile çocuğunu kaybetmiş birisine çocuğunun kendisi için yaptığı el emeği hediyeyi göstermek günün doğalı olmamalıdır. Yaşadığımız her güzel ve mutluluk verici an, bir başkası için geçerli olmayabilir. Hele anne çocuk ilişkisinin konu olduğu durumlarda, bu çok daha öne çıkmaktadır.

Yani diyeceğim o ki. Bugün o gün deriz de, o özel gün, özelleşir, kimini hüzün, kimini neşe ile karşılar, adı üstünde özel, herkese aynı değil.

Related Articles

0 yorum:

Yorum Gönder